Köy odaları aslında eski Türklerdeki “bey otağlarının” fethedilen coğrafyalarda aldığı yeni biçimdir. Özenle yapılan bu mekânlar köyün ileri gelenlerince himaye edilir ve masrafları karşılanır.
Köy odaları yolcunun, misafirin, yoksulun teklifsiz yararlanabildiği sosyal tesisler hüviyetini taşırlar. Bu odalarda “Allah misafiri” kapısını çalan herkese ikramda kusur edilmez, hayvanına yem verilir, kendisinin karnı doyurulup yatak açılırdı.
Köy odaları her şeyden evvel birer eğitim kurumuydular. Bu odalarda bilhassa kış geceleri düzenlenen sohbetler, anlatılan veya okunan öykülerden çıkarılan hisselerle kültürel değerler kuşaktan kuşağa taşınıyordu. Belirli bir yaşa gelmiş çocukların da katılımına izin verilerek onların sosyalleşmesi, süslü ve fiili geleneği kavraması sağlanırdı.
Gençler kapı yanında “bardaklık” denilen yerde oturur, çay ve su servisinin yanı sıra abdest alacak olanların abdest suyunu dökerlerdi. Köyün her mahallesinde aşağı yukarı bir köy odası bulunurdu.
Bu köy odalarını genellikle hali vakti yerinde olanlar açık tutardı. Bununla birlikte odanın yakacak ve diğer giderlerinin karşılanmasına gönüllü olarak köy halkının iştiraki de söz konusuydu.
Kış günlerinde sabah evinden çıkıp köy odasına gitmeye karar verenler ellerine bir parça odun ve tezek alır, ceplerine de semaverde demlenecek olan çay içinde kesme şeker koyarlardı.
Evlerde hazırlatılan hedik ve kavurga gibi çerezler köy odalarına taşınır, birlikte yenirdi. Gündüzleri pek kalabalık olmazdı. Akşamları yemekten sonra halk bu odalara gider, geç vakte kadar otururlardı.
Köy seyirlik oyunlarının sergilendiği doğal sanat kurumuydu. Köy odaları, uzun kış gecelerinden meddahlık yeteneği olanların anlattıkları kahramanlık ve aşk öykülerinin duygu yoğunluğunda geçirilirdi. Aşıklar geleneğinin ürünü olan halk öykülerindeki deyişler sesi güzel olanlarca terennüm edilir, böylece bu toplantılar bir musiki meclisine dönüşürdü.
Bu toplantılarda okuma bilen birisi siyer-i nebi, Hz. Ali cenkleri, Köroğlu destanı, battal gazi destanı, kerem ile aslı, Leyla ile mecnun gibi kitapların okurdu. Sergilenen seyirlik oyunlarla hayat tek düzenlikten kurtarılır, mizahın ve hicvin coşkun ırmağında aklanırdı.
Asıl işlevi misafir ağırlanmaktı köy odalarının. Bu odaların yüklüğünde birkaç kat yün yatak bulundurulurdu. Köye gelen misafir orada yedilir,içirilir ve yatırılırdı. Misafir kime gelmiş olursa olsun köyün misafiri sayılır ve el birliğince hizmet edilirdi.
Büyük köy odalarında misafir bineklerinin bağlandığı ve yemlendiği ’’atık’’ bulunurdu. Köy odalarının bir diğer işlevide düğün ve bayramlarda ortaya çıkardı.
Kurban ve ramazan bayramlarında bütün köy halkına köyün varlıklı aileleri tarafından yemek ikramı yapılır ve toplu bayramlaşma töreni düzenlenirdi.
Düğünlerde kimi zaman sağdıç evi olarak, kimi zamanda düğüne katılan misafirlerin ağırlandığı bir mekan olarak kullanılırdı köy odaları.
Hala hayatta olan yaşlıların anlattıklarına göre aşıklar geleneğinin yaygın olduğu günlerde köylere çağrılan aşıklar köy odalarında dinlenirdi.
Köy odalarının köylerin meclisi ve mahkemesi olarak kullanıldığı anlatılırdı. Önemli kararların alınması gerektiğinde toplantı yeri olarak kullanılırdı. Köyün meseleleri, diğer köylerde ihtilaflar, yapılacak imeceler buralarda karara bağlanırdı.
Bir olay anında tarafların karşılıklı dinlenip yatıştırılması, küskünlerin barıştırılması, arazi ihtilaflarının halledilmesi hep bu odalarda yapılan görüşmelerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.